Kulak Burun Boğaz

 

Kulak Burun Boğaz

KBB (Kulak, Burun, Boğaz ve Baş-Boyun) hastanemizde KBB’nin alt bölümleri ile ilgili hastalıkların en son teknoloji imkanlarından faydalanılarak teşhis ve tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi (KBB)

KBB Hastalıkları

Aurikula (kulak kepçesi ) hastalıkları :

Kepçe kulak:  toplumda sık görülen estetik bozukluklardandır. Özellikle ilkokul çağında bu deforiteye sahip çocukların diğer çocuklar tarafından alaya alınması ile ciddi psikolojik problemler ortaya çıkabilmektedir. 6-7 yaş civarı kulak kepçesi yetişkin boyutlarına ulaşır. Bu nedenle bu deformitesi olan çocukların okula başlamadan önce ameliyat edilmesi faydalıdır. Yetişkin bireylerde hem lokal anestezi hemde genel anestezi tercih edilebilirken çocuklarda çoğunlukla genel anestezi tercih edililir.

Auriküla travmaları: trafik kazaları, yanık ve donma sonucu, kavgalar, ağır küpeler vb nedenlerle kulak kepçesinde bir takım yaralanmalar ve  kopmalar oluşabilir. Bu tür durumlarda da en erken zamanda mümkünse kopan parça ile birlikte hastaneye başvurulmalıdır. Uygun şekilde tedavisi mümkündür. Gerekli hasatalara vücudun diğer kısımlarından kıkırdak ve deri greftleri kullanılarak yeniden kulak kepçesi yapılabilir.

Kulak kepçesine yerleşik tümörler: kulak kepçesinde meydana gelen ve tedaviye rağmen  uzun süre kapanmayan yaralarda mutlaka bir hekime başvurulmalıdır. Bu bölgede oluşan tümöral lezyonlarda cerrahi çoğu zaman kesin sonuç sağlar. Tümörün yaygınlığına göre kulak kepçesi korunabilir yada flep ve  greft yöntemleri ile yeniden oluşturulabilir.

Kulak etrafı kist/iyi huylu tümörleri: bazen kulak önünde bazen de kepçenin arkasında farklı büyüklüklerde kistik lezyonlar olabilir. Bu tür lezyonlarda tedavi, bu kistlerin cerrahi olarak çıkarılmasıdır.

Dış kulak yolu hastalıkları:

Enfeksiyonlar: bu bölge mantarlar, bakteriler ve virüsler için uygun bir enfeksiyon alanıdır. Hastalara kulakta tıkanma, ağrı, kaşıntı vb şikayetler oluşturur. Kolayca tedavi edilebilen formları olduğu gibi haftalarca süren hatta cerrahi debridman gerektiren formları  da vardır.

Tümörler: çoğunlukla eksostoz denen iyi huylu kemik büyümeleri görülür. Hastalarda işitme kaybı oluşturmuş yada başka bir soruna neden olmuşsa cerrahi olarak çıkarılabilir.

Kulak zarı ve orta kulak hastalıkları:

Orta kulak iltihabı: çocuklarda daha sık olmak üzere her yaşta görülebilen, ağrı ve işitme kaybına neden olan bir rahatsızlıktır. Çoğu zaman ilaç tedavileri ile olumlu sonuçlar alınır. Gerekli durumlarda parasentez diye adlandırılan, kulak zarına düzgün bir kesi yapılarak iltihabın drene olması sağlanabilir.

Kulak zarında delinmeler: çoğunlukla uygun tedavi edilmemiş orta kulak iltihabı sonucu oluşur. Travmalar sonucu da kulak zarı delinebilir. Travma sonucu delinen zarlarda spontan iyileşme oluşabileceği  için takipte kalınabilir. Fakat orta kulak iltihabı oluşan delikler cerrahi olarak tamir edilmelidir. Çoğunlukla genel anestezi altına hastanın kendi dokuları ( kas fasyası yada kıkırdak perikondriumj) kullanılarak kulak zarı tamir edilir.

Kronik orta kulak iltihabı ( kronik otit): orta kulak mukozasında ve kemikçiklerde hasar oluşması ve hastanın işitmesinin bozulması ile ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Oluşan enfeksiyonun temizlenmesi ve kemiklerin yeniden onarılması için hastalara timpanoplasti adı verilen ameliyat gerekmektedir. Bu ameliyatlarda işitmeyi korumak ve restore etmek önemli olmakla birlikte asıl amaçlanan  kulağı hastalıktan arındırmaktır. Böylece orta kulağa çok yakın bulunan yüz siniri,  denge merkezi ve beyin korunmuş olacaktır.

İç Kulak:

İç kulakta işitme ve denge merkezi bulunur. Bu alanda meydana gelen hastalıklar baş dönmesi ve işitme  kaybına neden olur

Vertigo: iç kulak dengenin merkezi durumundadır. Genç yaş başdönmelerinin sebebi çoğunlukla iç kulaktır. Vertigo ya neden olan bir çok hastalık ve bozukluk bulunur.

Pozistonel vertigo ( kristal oynaması): iç kulakta bulunan denge kanallarının içine kalsiyum kristallerinin düşmesi sonucu oluştuğu düşünülür. Hangi tarafın hangi kanalı etkilenmişse hasta başını o pozisyona getirdiğinde çok şiddetli, kısa süreli ve etrafın döndüğü vertigo atakları oluşur. Bu durumun tedavisi bazı manevralar ve evde yapmak üzere birtakım egzersizlerdir.

Meniere hastalığı ( iç kulak tansiyonu): denge kanalları içinde dolaşan sıvının fazlalaşmasıdır. Nedeni tam bilinmemekle birlikte genetik geçiş mevcuttur. Hastalarda; kulaklarda dolgunluk, çınlama, yüksek seslere hassasiyet ve başdönmesi gibi semptomlar görülür. Çoğu zaman hastalara odyometrik inceleme yapılır. Bazı hastalara ileri araştırma gerekebilir. Tedavisinde tuz ve kafein kısıtlaması ve bir takım ilaçlar kullanılır.

Labirentit: iç kulakta bulunan yapılarda oluşan enflamasyondur. Çoğunlukla öncesinde geçirilmiş bir üst solunum yolu enfeksiyonu vardır. Şiddetli ve günler süren baş dönmeleri olur. Bu tür hastalar hastaneye yatırılabilir.

Ani işitme kaybı: hızlı gelişen yada günler içinde ilerleyen çoğunlukla tek taraflı işitme kaybıdır. Odyometrik inceleme ile tanı konur ve takibi yapılır. Tedaviye erken başlamak gereklidir. İşitme kaybının düzeyine de bağlı olarak çoğunlukla sekelsiz iyileşir.

Presbiakuzi (yaşa bağlı işitme kaybı): yaşlılık sürecinin doğal sonucu olarak işitme azalabilir. İlaçlarla yada herhangibir ameliyatla düzeltilemez. Bu kişiler etrafı ile iletişim sorunu yaşarlarsa işitme cihazı kullanmaları tavsiye edilir. Bu durumun tanısı ve işitme cihazının ayarları odyometrik inceleme ile yapılır.

Yüz felci ( fasial paralizi ): çoğu zaman nedeni tam olarak bilinemez. (bell’s palsy) virüs enfeksiyonların suçlanır. Yüzün genellikle tek tarafındaki kasların felç olması durumudur. Her yaş grubunda görülür. Travma ya bağlı sinir kesisi yada sıkışması olmuşsa cerrahi olarak siniri serbestleştirmek gerekebilir. Hastaların çoğu tıbbi tedaviden fayda görür.

Rinoloji:

Rinoplasti: burun kemi ve kıkırdak iskeletinin yeniden şekillendirildiği operasyonun genel adıdır. Kapalı ve açık olmak üzere iki ana teknikle yapılır. Zaman içinde cerrahi teknik ve aletlerin gelişmesiyle daha doğal ve daha az travmatik sonuçlar alınmaya başlamıştır. Genel olarak burun ucu düşüklüğü, burun sırtında kemer olması, burun ekseninin sağa yada sola kaymış olması, burun ucu yada tabanı aşırı geniş olması en sık operasyon sebepleri arasındadır.

Septoplasti:  septum deviasyonu  burun orta bölmesindeki eğikliğe verilen isimdir. Bu eğiklik hem burun tıkanıklığına hem sık sinüzit olmaya hemde ağızdan nefes almaya neden olur. Septoplasti denen bir ameliyatla düzeltilir. Lokal yada genel  anestezi altında yapılabilir. Sadece septoplasti yapılan hastaların burun dış şeklinde bir farklılık oluşmaz. Burundan rahat nefes almak için yapılır. Bazı durumlarda rinoplasti ile birlikte de yapılabilir. Kısa iyileşme süresi olan bir cerrahi müdahaledir.

Konka hipertrofisi: çoğunlukla allerjiye bağlı burun içindeki alt konka denen yapıların aşırı şişerek burun tıkanıklığına yol açmasıdır. Kronik sinüzit durumlarında ve burun spreyi bağımlılarında da aynı sorun ortaya çıkar. Tedavisinde radyofrekans yöntemiyle konkalar küçültülebilir. Radyofrekansa yanıtsız yada polipleşmiş olan alt konkalara endoskopik konka redüksiyonu denen bir verrahi müdahale gerekebilir. Her iki operasyon genel yada lokal anestezi altında yapılabilir.

Konka bülloza: burun içinde bulunan be sinüslerin açılma noktasında yer alan orta burun etlerinin aşırı geniş olması durumudur. Burun tıkanıklığına ve kronik sinüzite neden olabilir. Problem oluşturacak kadar büyük olanlar endoskopik konka bülloza rezeksiyonu yapılarak küçültülür. Bu yöntem de hem genel hem lokal anestezi ile yapılabilir.

Kronik sinüzit: uzun süren ilaç tedavilerine dirençli sinüzitlerdir. Dirençli bakteriler, anatomik bozukluklar, alerjik durumlar, mantarlar, bağışıklık yetmezlikleri gibi nedenlere bağlı olabilir. Tanısı paranazal sinüs tomografisi ile konulur. Tedavisinde burun içindeki anatomik engellerin kaldırılması ( septum deviasyonu, konka hipertrofisi, konka bülloza, polip, yabancı cisim  vs) ve endoskopik sinüs cerrahisi uygulanır. Sinüsler birbirinden ince duvarlarla ayrılmış, birbirine bağlı odacıklardır. Arka tarafta büyük damarlara, üst tarafta beyine ve yan tarafta göze komşuluğundan dolayı tehlikeli bir alanda bulunmaktadır. Bu nedenler sinüslere cerrahi müdahale esnasında bu yapılar akılda tutulmalıdır. Cerrahi de amaç hasta olan sinüslere ulaşıp temizlemek sağlıklı olanlara dounmamak olmalıdır. Cerrahi sonrasında kalıcı iyilik olabilmesi için çok ağresif davranılmamalı ve sinüslerin doğal açıklıkları korunmalı ve genişletilmeşidir. Sinüs cerrahileri sonrasında iyi kanama kontrolü sağlanabilirse çoğunlukla tampon koymamaktayız.

Nazal polipler : ilerlemiş ve yeterince tedavi edilmemiş alerjik rinit sonrası oluşabilir. Hem sinüsler hem burun boşlukları polipler tarafından doldurulmuş olabilir. İlerlemiş hastalarda polipler burun ucundan dışarı sarkabilir. Tedavisinde endoskopik sinüs cerrahisi yapılabilir yada kortizon içeren ilaçlar kullanılabilir. Her iki yöntemde de hastalığın tekrarlama riski vardır. Cerrahi uygulanan hastalarda tekrar daha uzun zaman sonra oluşur. Endoskopik yöntemle burun içine girilir, çeşitli el aletleriyle yada elektrikli sistemlerle burun içindeki ve sinüslerdeki polip dokuları temizlenir.

Burun ve sinüs içi tümörler: çoğunlukla tek taraflı uzun süren tıkanıklık, kokulu ve kanlı akıntı, ağrı şikayetleriyle ortaya çıkar. Tanısı tomografi, MR ve patolojik inceleme ile konulur. Tümörün yeri, komşuluğundaki yapılar ve yaygınlığı tedavi yöntemini seçmede etkilidir. Kapalı cerrahi yöntemler uygulanabileceği gibi açık cerrahi yöntemlerde kullanılabilir.

Bizden haber almak isterseniz lütfen email adresinizi yazın ve abone olun.
Telefon İle Arayın WhatsApp İletişim Hattı