Üreme Teknikleri
Üreme Teknikleri
Toplumun %15’inin tedavisiz çocuğu olmamaktadır ve bu grubun yaklaşık yarısı erkek sperminin zayıflığından kaynaklanmaktadır. Üreme Teknikleri’nde erkeklerin sperminin sıfıra düşmesi yani hiç olmaması gibi bir durum da mevcuttur. Bu durum ya doğuştan testislerin bacak arasındaki yumurtalık torbasına inmemesi ve kasıklarda kalarak yok olması ile olur veya torbalarda olsa bile doğuştan spermi penise taşıyan kanalların tıkalı olmasından kaynaklanabilir. Bazen de kanallar açık bile olsa erkek yumurtaları sperm üretememektedirler. Bunda bazı hormonal etkiler, damar anomalileri ve değişik rol oynayabilir.
Erkeğin sperminin olmaması ve hiç bir üretimin yapılmaması durumunda bugünkü teknoloji bir başkasının spermi ile kadının gebe kalmasını mümkün kılmaktadır. Üreme Teknikleri’nde sperm donörlüğü denilen bu işlemde karı-koca hekime giderler ve erkeğin sperminin olmadığı ve olamayacağının anlaşılması durumunda bu teklif çifte söylenir. Kabul etmeleri durumunda sperm bankalarından sperm alınır. Bu bankalarda sperm veren kişiler sperm verdikten sonra kendilerindeki hastalık ve genetik sorunlar incelenir ve bunların olmaması durumunda ise sperm verdikten yaklaşık 6 ay sonra dondurulmuş spermler kadına yumurtlamadan enjekte edilerek gebelik sağlanmaya çalışılır.
Dondurulmuş banka spermi ile kadının doğal aylarında, aşılamayla veya tüp bebek ile sperm donörlüğü yapılarak bu çift gebe bırakılabilir. Doğan bebeğin genetik babası sperm veren kişi olmakla birlikte kadının doğurduğu çocuğu, büyüttüğü kocası da çocuğunun hayattaki gerçek sosyolojik ve psikolojik babası olarak değerlendirilir. Türkiye’de sperm donörlüğü denilen bu işlem yasaktır. Ama Türkiye’de dışında Avrupa’nın hemen hemen her ülkesinde, Amerika’da, Güney Amerika’da ve pek çok Asya ülkesinde yapılmaktadır.
Sperm donörlüğü genellikle müslüman ülkelerde kabul görmemektedir. Bir bankadan sperm temini yaklaşık 500-1000 USD arasıdır. Kadına verilişi de çok düşük fiyata gerçekleştirilir. Naklin gerçekleştirilmesi spermin en az 6 ay önceden alınması ve bu 6 aylık süre içinde sperm veren kişinin belli bir hastalığının olup, olmadığının anlaşılması gereklidir. Dondurulmuş spermi saklama süresi çok uzun yıllar olabilir.
Orta Avrupa ülkelerinde Rusya, Ukrayna gibi yerlerde spermler bankadan veya kliniklerin bildiği profesyonel sperm donörlerinden daha ekonomik yani 100-150 USD’a kadar da alınabilmektedir.
Rahmin Alınması
Dünyada ve ülkemizde pek çok rahmi değişik nedenlerle genç yaşta alınmaktadır. Dolayısıyla bu kadınların yumurtalıkları olmasına rağmen rahmi olmadığı için anne olamamaktadırlar. Ayrıca bazı kadınlar defalarca ve üst üste düşük yapmakta, rahimleri bebeği taşıyamamaktadır. Bu anne adaylarında bütün incelemelere rağmen bir neden bulunamazsa bir başka kadının rahmini kullanmak etkili bir üreme teknikleri tedavisi olabilir. Yine bazı annelerin tıbbi nedenlerden dolayı (böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, kalp yetmezliği gibi) gebeliği 9 ay taşımaları imkansızdır. Bu durumda bu annenin yumurtası kocasının spermi ile döllendirilerek mevcut embryo bir başka kadının rahmine taşıyıcı anne olarak yerleştirilir ve bu kadın 9 ay sonra çocuğu doğurur.
Türkiye’de taşıyıcı annelik yasal değildir. Dünyanın pek çok ülkesinde yapılmamaktadır. Amerika’da taşıyıcı annelik yasaldır. Hatta bunun için özel şirketler kurulmuştur. Bu şirketler taşıyıcı anne adaylarını alır, denetler, kontrollerini yapar ve belli bir ücret karşılığı taşıyıcı anne olmalarını sağlar. Amerika’da taşıyıcı anneler yaklaşık bebeği taşımak için 30.000 ile 80.000 USD arası ücret talep etmektedirler.
Ülkemizde de bu amaçla başvuran hastalarımız vardır ve bunlar genellikle Amerika veya bazı Balkan ülkelerine yönlendirilmektedir. Taşıyıcı annede yumurta bir başka kadından temin edilmekte ve o kadının kocasının spermi ile döllendirilen yumurta taşıyıcı annenin rahmine konmaktadır.
Anne gebe kaldığı zaman 9 ay taşımakta ve daha sonra sezaryen veya normal doğumla doğurarak bebeği anneye vermektedir. Pek çok ülkede doğuran annenin çocuğu diğer karı-kocaya vermemesi durumuna karşı bazı yasal tedbirler alınmıştır. Olayın psikolojik boyutu çok ağırdır ve dolayısıyla bebeği taşıyan annenin bebek için yumurta ve sperm veren aile ile birlikte oturması ve bunların denetim altında olmaları gereklidir. Taşıyıcı anne sigara içmemeli, içki kullanmamalı ve kendisine 9 ay boyunca iyi bakmalıdır. 9 ayın sonunda bebeği diğer çifte vermeyi garanti etmeli ve bununla ilgili çok derin bir psikolojik ve sosyolojik durumu olmamalıdır.
Taşıyıcı anneler genellikle geçmişte çocuğu olmuş insandan seçilir ki, bu kadının rahmi çocuk doğuracağını ispat etmiş olsun. 3-Amerika’da embryonik yani insan embryolarından üretilen hücrelerden yani kök hücrelerden klonlama yapılmasıyla ilgili çalışmalar yasa dışı olarak yapılmaktadır. Aynı olaylar Kore’den Karayip ülkelerine kadar her yerde yasal veya yasa dışı olarak denenmektedir.
Klonlama özellikle bazı dokuların üretilmesi açısından (karaciğer yetmezliğinden, böbrek yetmezliğinden böbreğin üretilmesi gibi) insanların hayatını kurtaran çok faydalı olacaktır. Buna sıcak bakıyorum. Bunun dışında insandan yeni bir insan yaratma fikrine ise sıcak bakmıyorum. Çünkü hayvanlarda yapılan denemelerde klonlanan hayvanların ömrünün çok daha kısa olduğu, gelişmede gerilik izlendiği, daha erken yaşlandıkları ve öldükleri ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla konunun çok iyi araştırılmadan insanlara uygulanması etik olarak doğru değildir. Kaldı ki, hayvan klonlamanın da çok pozitif sonuçları elde edilse de insanları full insan olarak klonlamak yönünde kullanılması çok sakıncalar getirecektir ve bunu da uygun bulmuyorum.
Türkiye kaza geçirip, ölmüş bir hastada belli bir saati geçmemişse organları bir başka insana hayat vermek amacıyla verilebilir. Ülkemiz organ bağışı açısından dünyanın en zayıf ülkelerinden bir tanesidir. Konunun geliştirilmesine çok gerek vardır. Ama kaza geçiren ve ölen bir insanın ölmüş dokularından, hücrelerin klonlanarak yeni organlar yaratma olayı ise teknik olarak mümkün olmamakla birlikte gelecekte düşünülebilir. Hayvanlarda bu konuda çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye’de kaza geçirip, ölen insanın organlarının başkasına bağışlanması ailesinin izni olmadan yasaktır. Yine bu kişinin hücrelerinin alınıp, organının klonlanmasının yapılması yasal değil, zaten bu teknik de henüz başarıya ulaşmamıştır.
Tüp Bebeğin Türkiye’deki Tarihi
Tüp bebek Türkiye’de 1989’da başlamış ve yine aynı senede İstanbul’da Jinemed ekibi tarafından ilk özel tüp bebek merkezi kurulmuş ve gebelikler elde edilmeye başlamıştır. Yani Türkiye’nin tüp bebek tecrübesi yaklaşık 17 yıldır. Gerçekten dünya standartlarının çok üstünde onlarca tüp bebek merkezi Türkiye’de çalışmaktadır. Üreme Tekniklerinden biri tüp bebektir.
Türkiye’deki tüp bebek başarısı özellikle bazı merkezlerde dünya standartlarının çok üstündedir. Çünkü Türkiye’deki kliniklerde genellikle mikroenjeksiyon, yani normal tüp bebek değil mikroenjeksiyon yapılmaktadır ki, bu daha şanslıdır. Buna ek olarak lazerle embryonun kabuğunun inceltilmesi, blastosist transferi, embryonun kromozomlarına bakarak rahme yerleştirme gibi çok özel tedaviler de daha ekonomik ve başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Ayrıca Türkiye’de anne rahmine transfer edilen embryo sayısı 3 ile sınırlandırılmıştır. Yurt dışında ise bu 2’dir. Dolayısıyla 3 embryo ile daha çok gebelik elde edilmektedir. Aynı zamanda bir kaç kez denemiş, başarısız ve yaşlı insanlarda bu 4’e de çıkarılabilmektedir. Bu da yabancıları ülkemize getirten bir unsurdur.
En önemli unsurlardan bir tanesi de Türkiye’deki tüp bebek tedavisinin ilaçlarla birlikte 3-4000 USD’ı geçmemesidir ki, bu New York’da yaklaşık 25.000 USD., Amerika’nın pek çok yerinde 15.000 USD., Avrupa’nın pek çok ülkesinde de 5-10.000 USD. arasındadır. Dolayısıyla tedavi için Türkiye’ye gelmekte, çok daha ekonomik tedavi olmakta, kendi ülkelerinde yapılamayan bir takım üreme teknikleri tedavileri Türkiye’de yaptırabilmekte ve çok başarılı merkezlerde de yüksek gebelik oranıyla ülkelerine dönmektedir.
Türkiye’ye gelen hasta sayısı hakkında pek bir bilgi sahibi olmamakla birlikte bunun ayda 200’ü geçtiğini düşünüyorum. Hastaların büyük çoğunluğu İngiltere’den, bazı Avrupa ülkelerinden, Balkan ülkelerinden olmaktadır. Aynı zamanda Orta Doğu ve Kıbrıs’tan da gelen hastalar mevcuttur.