Obezite; özefagus, pankreas, kolon-rektum, meme ( menopoz sonrası), endometrium (rahim içi duvarı), böbrek, tiroid, mesane kanserleri gibi birçok kanser türünün gelişmesinde risk artışına neden olmaktadır. Bu farklı kanser türleri arasında yüzde 40’lık gelişme riski oranı ile rahim ve yemek borusu kanserleri önde gelmektedir. 2007 yılında yayınlanan Amerika Ulusal Kanser Enstitüsü verilerine göre, obeziteye bağlı olarak tanımlanmış 34.000 yeni erkek, 50.500 yeni kadın hasta tespit edilmiştir. Geleceğe yönelik yapılan sağlık ve ekonomik denge araştırmalarında obezitenin bu denli bir artış göstermesi sonucunda tahmini olarak 2030 yılında obeziteye bağlı yeni 500,000 kanser vakasının topluma eklenmesi beklenmektedir. Yine bu analizlere göre; her erişkin birey vücut kitle indexi (VKİ) ni yüzde 1 oranında azaltacak olursa ki bu, ortalama bir birey için yaklaşık 1 kg a denk gelmektedir, yeni oluşabilecek 100,000 kanser vakasının engellenebileceği düşünülmektedir. Peki obezitenin kanser türlerininin gelişimine olan etkisi nasıldır? Buna yönelik bazı tanımlamalar yapılmıştır. Bunlar;
Birçok hastanın sonuçları postmenopozal hastalardaki obezitenin meme kanseri riskini arttırdığını göstermektedir. Bu durum özellikle menopozal dönemde hormonal tedavi görmeyen bireylerde ve östrojen progesteron reseptörü pozitif meme tümör tiplerinin gelişimi açısından daha yüksek risk taşımaktadır. Bazı çalışmalarda ise tam aksine fazla kilo ve obezite premenopozal meme kanseri riskinde azalma nedeni olarak da görülmektedir. Epidemiyolojistler kadınların kilo alıp obez hale geldiklerinde meme kanseri ve obezite ilişkisinin etkilenebileceği ilgili soruları aktif olarak araştırmaktadırlar. Özelliklede 18 – 50 yaş arasında olan kilo artışı menopoz sonrası meme kanseri riski artması ile ilişkilidir. Postmenopozal artmış meme kanseri riski obez kadınlarda artış gösteren östrojenle ilişkilidir. Menopoz sonrasında overlerin hormon salgılaması ortadan kalktıktan sonra vücuttaki yağ dokusu devreye girer ve östrojen salgısının en önemli kaynağı haline gelir. Obez kadınlardaki fazla yağ dokusu ve yüksek östrojen seviyesi nedenli östrojene duyarlı meme kanseri oluşumu ihtimali daha yüksek potansiyeldedir.
Fazla kilo ve obezite ile rahim kanseri arasında tutarlı bir risk ilişkisi mevcuttur. Obeziteye sahip olan kadınlarda menopoza bakılmaksızın rahim kanserleri normal kilolu kadınlara oranla ortalama olarak 2 ile 4 kat daha fazla görülmektedir. Özellikle menopozal hormon tedavisi (MHT) kullanmamış kadınlarda yetişkinlik döneminde alınan fazla kilo endometrial kanser (Rahim içi) riskini arttırmaktadır. Endometrial kanserin obeziteyle olan bu yakın risk ilişkisinin mekanizması tam olarak ortaya konulamamakla beraber fazla östrojen salınımı, diabet ve kısıtlı fiziksel aktivite ile ilişkili olabileceğine dair kanıtlarda vardır.
Yüksek VKİ ye sahip erkeklerde kolorektal kansere yakalanma ihtimali daha yüksektir. vu alanda Vücuttaki yağ dağılım oranı en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır, bel çevresinin ölçülmesi ile ortaya konulan abdominal obezite, kolorektal kanserle ilişkili yüksek riski gösterir. Kadınlarda da yine bel çevresindeki yağlanma kolorektal kanserle olan yüksek riski gösterir, ancak bu risk erkek hastalara göre daha zayıftır ve MHT kullanımı postmenopozal kadınlarda ilişkiyi değiştirebilir. Yine rektal bölge kanserlerininde obezite ile risk artışı mevcuttur ancak bu artış kolorektal kanserlere göre daha ılımlı olarak tespit edilmektedir.
Fazla kilo ve obezite ile yemek borusunun adenokanser tipi arasında sağlıklı insanlara göre artmış oranlarda iki kat fark vardır. Ancak birçok çalışma yemek borusu kanserlerinin diğer önemli tipi olan skuamöz kanserlerle ilişkisinde herhangi bir risk artışı olmadığı hatta riskte azalma görüldüğünü belirtmiştir.
Kilo kaybetmenin veya kilo almaktan kaçınmanın kanser riskini azaltıp azaltmadığını anlamanın en kesin yolu kontrollü klinik çalışmalardır. Ulusal sağlık enstitüsü tarafından finanse edilen bir dizi kilo kaybı çalışmasında meydana gelen bu kilo kaybının bireylerde kardiyovasküler hastalık için risk faktörlerini artırırken, diyabet gibi kronik hastalıkların oluşma riskini azalttığını göstermiştir. Ancak yapılan çalışmalarda toplumsal haberdarlık ve kilo alımın engellenmesi gibi olabilecek sosyal sebeplerden dolayı bu tarz bir çalışmayı net olarak ortaya koymak mümkün olmayacaktır.
Bununla birlikte, birçok gözlemsel çalışmalar yetişkinlik döneminde daha düşük kilo alımı olan insanlar riskinin daha düşük olduğunu göstermiştir: kolon kanseri, meme kanseri ( menopoz sonrası), rahim kanseri. Ancak bazı limitli çalışmalarda kilo kaybına uğrayan insanların kolon ve meme kanseri riskinde azalma olduğunu ortaya koymuştur. Fakat daha güçlü kanıtlar bezite cerrahisi geçiren ve kilo kaybı sağlanan hastalar üzerinde yapılan çalışmalarla ortaya konulabilmiştir.
Obezite cerrahisi olmayan hastalara göre olan hastalarda obezite ilişkili kanserler de daha düşük oranlar görülmüştür. Kontrollü kilo verilmesi ile ilgili olarak şu durum çok önemlidir ki, çoğu yaşam tarzı müdahaleleri vücut ağırlığının % 7-10 oranında kilo kaybı kayıplarına neden olurken, obezite cerrahisi ile bu oran %30’lara varmakta, yaşam tarzı değişikliklerine kıyasla uygun ve kalıcı olarak kilo verilmesi görülmektedir.
Beşiktaş’ın iki saygın sağlık kuruluşu Ota Tıp Merkezi ve Jinemed Hastanesi güçlerini “OTA & Jinemed Hastanesi’” adı altında birleştirdi.